MAZLUMDER son günlerde Geri Gönderme Merkezlerinde meydana gelen Türkiye’ye sığınmış çok sayıda Özbek göçmenin kötü muamele ve yaşam hakkı ihlali gibi risklerle karşı karşıya olmasına rağmen Özbekistan’a geri gönderilmesiyle İlgili basın açıklaması yaptı.

MAZLUMDER: Yabancı şahıslar bakımından kamu güvenliği veya kamu düzenini ilgilendiren hususlar bulunması halinde bu soruna hukuk içerisinde çözümler bulunmalıdır.

Açıklamada  göçmenlerin can emniyetinden endişe duyulması nedeniyle hak ve hukuklarını ihlal eden keyfi uygulamalara derhal son verilmesi çağrısı yapıldı.

MAZLUMDER tarafında yapılana çağrıda: İşkence ve kötü muamele iddiaları titizlikle soruşturulması gerektiği ayrıca, varsa suç işleyen görevliler hakkında gerekli cezalar çarptırılması gerektiği vurgulanarak:
"Göç idaresine sevk edilen ve idari gözetimde tutulan kişilerin ailelerine ve avukatlarına nerede oldukları konusunda derhal bilgi verilmelidir.
Geri gönderme merkezlerindeki idari gözetim insani koşullarda sağlanmalı, işkence ve kötü muamele iddiaları söz konusu bile edilememelidir. Bunun için iç ve dış denetimler yapılmalı, görevli personele düzenli olarak insan hakları eğitimleri verilmelidir.
Göçmen sorununun, sivil toplum ve siyaset kurumu diyaloğuyla, insan haklarına uygun bir şekilde ve birlikte yaşama ekseninde çözülmesi için fırsat oluşturulmalıdır.
Yabancı şahıslar bakımından kamu güvenliği veya kamu düzenini ilgilendiren hususlar bulunması halinde bu soruna hukuk içerisinde çözümler bulunmalıdır. Şu ana kadar gerçekleşmiş geri gönderme işlemleri kanuna uygunluk yönünden incelenmeli, Geri Gönderme Yasağına katı bir şekilde riayet edilmelidir." denildi.

Açıklamanın Tam Metni:

KAYIP GÖÇMENLER, HUKUKSUZ GERİ GÖNDERMELER ve İNSANİ ŞARTLARDAN UZAK GERİ GÖNDERME MERKEZLERİ

“Hiçbir Taraf Devlet, bir şahsı, işkenceye tabi tutulacağı tehlikesinde olduğuna dair esaslı sebeplerin bulunduğu kanaatini uyandıran başka devlete geri göndermeyecek, sınırdışı etmeyecek veya iade etmeyecektir” (Evrensel İnsan Hakları Beyannamesi, madde 3)

“Herkesin zulüm altında başka ülkelere sığınma ve sığınma olanaklarından yararlanma hakkı vardır.” (Evrensel İnsan Hakları Beyannamesi, madde 14)

“Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir.” (T.C. Anayasası madde 10)

“Bu Kanun kapsamındaki hiç kimse, işkenceye, insanlık dışı ya da onur kırıcı ceza veya muameleye tabi tutulacağı veya ırkı, dini, tabiiyeti, belli bir toplumsal gruba mensubiyeti veya siyasi fikirleri dolayısıyla hayatının veya hürriyetinin tehdit altında bulunacağı bir yere gönderilemez.” (Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu madde 4)

İnsanlar mülteci olmayı ne ister ne de tercih eder. Mülteci olmak, bir ‘yabancı’ olmaktan daha çok şey ifade etmektedir. Mülteciler, büyük çoğunlukla insan hakları ihlallerinin sonucu mülteci olmaya zorlanmış kişilerdir. Mülteciler, sığınma süreçleri öncesinde, sırasında ve sonrasında ulusal ve uluslararası hukukun kabul ettiği haklara sahiptirler.

Elazığ'da Dehşet anları, Yağış ve yıldırım şehri vurdu Elazığ'da Dehşet anları, Yağış ve yıldırım şehri vurdu

Türkiye’de uzunca bir süredir mültecilerin haklarına saygı duyulmadığına, haklarının kullanımının engellendiğine ilişkin örnekler yaygınlaşmaktadır. Geldiğimiz noktada bu örneklerin insan onurunu temelden zedeleyecek noktalara vardığı gözlemlenmektedir. Oysa uluslararası zorunlu göç hukuku, mülteci, göçmen, sığınmacıların haklarını koruyan sözleşmeler ve iç hukuk ilkeleri esas alındığında, yaşanan mağduriyetlerin azalacağı görülecektir. Geçmişte yaşadığımız tecrübeler keyfi uygulamaların arttığı dönemler, hukuk devleti ilkesinin yok sayıldığı, kamu düzeninin bozulduğu, kişi haklarının endişe verici şekilde ihlal edildiği dönemler olmuştur.

Son haftalarda yaşanan bazı keyfi örneklere ve uygulamalara bakacak olursak:

Ciddi insan hakları sorunları nedeniyle Türkiye’ye sığınmış çok sayıda Özbek göçmenin kötü muamele ve yaşam hakkı ihlali gibi risklerle karşı karşıya olmasına rağmen Özbekistan’a geri gönderildiği medyaya ve sosyal medyaya yansımıştır.

28 Ocak 2024 tarihinde Santa Maria Kilisesi'ne yapılan saldırının ardından birçok operasyon yapılmış, fail olarak nitelendirilen kimi yabancı uyruklu şahıslar gözaltına alınmış, kimileri de tutuklanmıştır. Olayın faillerinin yakalanması ve gerekli adli soruşturmanın yapılıyor olması önemlidir. Ancak olayla ve suçla ilişkisi kurulamamış olmasına rağmen gözaltına alınan bazı yabancı uyruklu şahıslar hakkında sınır dışı işlemi uygulandığına ilişkin bilgiler medyaya yansımıştır.

Yine sosyal medyada açıklama yapan ve bu başvuruları derneğimize de ileten bazı avukatlar, farklı operasyonlarda adli işlemler için gözaltına alınıp İstanbul Emniyet Müdürlüğü ya da İstanbul Adliyesinde adli işlemleri tamamlanarak Göç İdaresine sevk edilen bir kısım (Kafkasya ve Orta Asya kökenli) yabancı uyruklu müvekkillerinden haber alamadıklarını; Göç İdaresine sevk edilen bu kişiler hakkında geri gönderme merkezlerinde yapılan sorgularda kayıtlarının bulunmadığı ve geri gönderme merkezlerinde olmadıkları cevabının verildiğini; müvekkillerine ulaşamadıklarını ifadesi etmişlerdir. Adeta kırk yıl öncesinin gözaltında yok edilme uygulamalarını hatırlatan bu durum, hukuki başvuru yollarına erişimi engellediği gibi işkence ve kötü muamele uygulamalarının önünü açma riski taşıyan bir hak ihlalidir.

Geri gönderme merkezlerinde gönüllü geri dönüş formunu imzalatmak için baskı, kötü muamele ve işkence yapıldığına ilişkin iddialar son zamanlarda oldukça artmıştır. Bu konuda birden çok şehirdeki geri gönderme merkezlerindeki uygulamalar endişe verici boyutlara ulaşmıştır. Ölüm, işkence ve kötü muamele endişesiyle, onurlu bir yaşam için ülkemize sığınmış, korumasız yabancılara işkence ve kötü muamelede bulunulduğu yönündeki iddialar vahimdir, üzerine gidilmelidir.

MAZLUMDER olarak aşağıdaki hususları önemine binaen vurgularız:

- Göçmenlerin hak ve hukuklarını ihlal eden keyfi uygulamalara derhal son verilmelidir.
- İşkence ve kötü muamele iddiaları titizlikle soruşturulmalı, varsa suç işleyen görevliler hakkında gerekli cezalar verilmelidir.
- Göç idaresine sevk edilen ve idari gözetimde tutulan kişilerin ailelerine ve avukatlarına nerede oldukları konusunda derhal bilgi verilmelidir.
- Geri gönderme merkezlerindeki idari gözetim insani koşullarda sağlanmalı, işkence ve kötü muamele iddiaları söz konusu bile edilememelidir. Bunun için iç ve dış denetimler yapılmalı, görevli personele düzenli olarak insan hakları eğitimleri verilmelidir.
- Göçmen sorununun, sivil toplum ve siyaset kurumu diyaloğuyla, insan haklarına uygun bir şekilde ve birlikte yaşama ekseninde çözülmesi için fırsat oluşturulmalıdır.
- Yabancı şahıslar bakımından kamu güvenliği veya kamu düzenini ilgilendiren hususlar bulunması halinde bu soruna hukuk içerisinde çözümler bulunmalıdır. Şu ana kadar gerçekleşmiş geri gönderme işlemleri kanuna uygunluk yönünden incelenmeli, Geri Gönderme Yasağına katı bir şekilde riayet edilmelidir.