İsrail ile Hamas arasındaki gerilimlerde yeni bir döneme girilmiş durumda. 24 Kasım Cuma günü başlayan ve insani yardım taşıyan gemilerin geçişine izin verilen 'insani ara' uygulamasının ardından, bu sabah itibarıyla İsrail'in Gazze Şeridi'ne yönelik saldırıları yeniden başladı.

İsrail ordusu, Gazze Şeridi'nde bir haftadır devam eden "insani aranın" sona erdiğini ve saldırılarına tekrar başladığını duyurdu. Hamas ise yaptığı açıklamada, savaşın yeniden başlaması ve saldırıların sorumluluğunun İsrail'e ait olduğunu belirtti, aynı zamanda rehinelerin serbest bırakılması konusundaki tüm teklifleri reddeden İsrail'i suçladı.

Gazze'den gelen bilgilere göre, İsrail savaş uçakları Gazze'nin çeşitli noktalarına yeniden hava saldırıları düzenlemeye başladı. Ayrıca, İsrail güçleri ile Filistinli gruplar arasında Gazze'nin kuzey bölgeleri ve orta kesimlerinde çatışmalar yeniden başladı.

Bu son gelişmelerle birlikte, İsrail'in "insani ara"nın bitmesiyle başlattığı hava saldırılarında 32 Filistinlinin hayatını kaybettiği ve birçok kişinin de yaralandığı bildirildi. Gazze'deki Sağlık Bakanlığı, İsrail'in bölgeye yeniden başlattığı saldırılarda hayatını kaybedenlerin çoğunluğunun kadın ve çocuklardan oluştuğunu açıkladı.

Gazze’ye gıda taşıyan 2. yardım gemisi Kıbrıs’tan ayrıldı Gazze’ye gıda taşıyan 2. yardım gemisi Kıbrıs’tan ayrıldı

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun ofisi, saldırılarla ilgili Hamas'ı suçlayarak, Hamas'ın taraflar arasındaki mutabakata uygun biçimde İsrailli kadın esirleri bırakmadığı ve İsrail'e doğru roket fırlattığı iddialarında bulundu. Netanyahu, savaşın amaçlarının İsrailli esirlerin serbest kalması, Hamas'ı ortadan kaldırmak ve Gazze'nin İsrail'e tehdit oluşturmamasını sağlamak olduğunu vurguladı.

Hamas ise İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırılarını sert bir dille eleştirerek, uluslararası toplumu sorumluluk almaya çağırdı. Gazze'deki hükümetin medya ofisinden yapılan açıklamada, İsrail'in Gazze'deki sivil bölgeleri hedef aldığı ve savaş suçları işlediği ifade edildi.

Bu gelişmelerle birlikte, bölgedeki gerilimlerin nasıl evrileceği ve uluslararası toplumun bu duruma nasıl bir tepki göstereceği belirsizliğini koruyor.