Bursa, olası bir doğal afete gerçekten hazır mı? biz bireyler olarak bu güzel şehrin geleceğini koruyacak adımları attık mı?
Bir an durup düşünelim: Hazırlık bir lüks mü?
Bursa, olası bir doğal afete gerçekten hazır mı? Belediyeler, kurumlar, sivil toplum kuruluşları ve biz bireyler olarak bu güzel şehrin geleceğini koruyacak adımları attık mı?
6 Şubat depremleri, hepimize ağır bir ders olmalıydı. Ancak yaşananlardan ders çıkarıldığını söylemek zor. Eğer gerçekten bir şeyler öğrenmiş olsaydık, Bolu Kartalkaya’da onlarca canın yitip gitmesine tanıklık eder miydik?
Evet bu sorular, hepimizi ilgilendiriyor. Çünkü afetler yalnızca kurumların ya da yöneticilerin değil, hepimizin meselesi. Bursa’da kaç belediye başkanı, kaç meclis üyesi, kaç muhtar, milletvekili, kaymakam ya da il müdürü var? Ama daha önemlisi, bir kriz anında kimler önceliği şehrin kurtarılmasına verecek, kimler kendi canının derdine düşecek?
Gerçek şu ki, doğal afetler karşısında hazırlık eksikliğimiz hepimizin omuzlarında bir yük. Milletvekillerinden, Belediye Başkanlarına ve muhtarlara kadar, bu koltuklarda oturan kişileri biz seçtik. Oy vererek ya da oy kullanmayarak bu sorumluluğu onlara biz teslim ettik. Şimdi, bu yetkililerden hesap sormanın zamanı geldi. Çünkü doğal afetlere karşı tedbir almak yalnızca vaatlerle değil, somut adımlarla mümkün olabilir.
Düşünün bir an: Eğer bugün Bursa’da bir deprem ya da sel olsa, ilk olarak kimi kurtarmayı düşünürdünüz? Kendinizi mi, sevdiklerinizi mi, yoksa birikimlerinizi mi? Bu sorunun cevabı, bireysel önceliklerimizi sorgulamamız gerektiğini gösteriyor. Ama böylesine kritik bir soruya cevap vermek zorunda kalmamak için bugünden harekete geçmek zorundayız.
Bursa’nın afetlere hazırlanması için güçlü bir iradeye ihtiyaç var. Öncelikle bu şehrin altyapısı ve binaları hızla gözden geçirilmeli. Depreme dayanıksız yapıların yenilenmesi, yalnızca bir tercih değil, bir zorunluluktur. Bununla birlikte, afet anında uygulanacak planlar kağıt üzerinde kalmamalı. Her mahallede, her kurumda bir kriz yönetim sistemi oluşturulmalı. Çünkü biliyoruz ki, iyi planlanmış bir sistem hayat kurtarır.
Afet hazırlığı yalnızca fiziksel önlemlerle de sınırlı kalamaz. İnsanları bilinçlendirmek, bu sürecin en önemli parçasıdır. Eğitimler, bilgilendirme toplantıları ve tatbikatlar, toplumun afetlere karşı daha hazırlıklı hale gelmesini sağlayacaktır. Ve elbette, yerel yönetimlerle merkezi yönetim arasında uyum şarttır. Belediyelerin, STK’ların ve tüm kent dinamiklerinin bir arada çalışması, afet hazırlığının en kritik noktalarından biridir.
Bursa’nın geleceği için sorumluluk almak zorundayız. Bu, yalnızca bir şehir meselesi değil, yaşamlarımızın meselesidir. Eğer bugünden harekete geçersek, yarının kriz anında çaresizlik yaşamaktan kurtulabiliriz. O yüzden soruyorum: Bursa’yı daha güvenli bir şehir yapmak için ne bekliyoruz?
Unutmayalım: Hazırlık bir lüks değil, yaşamlarımız için bir zorunluluktur.