MTA Genel Müdürlüğü Jeoloji Etütleri Dairesi araştırma ekibinden Dr. Akın Kürçer, "Türkiye 9 saat arayla 1939 yılındaki Erzincan ve 17 Ağustos Gölcük depremini peş peşe yaşadı. Üstelik etki alanı onlardan çok daha geniş bir alana sirayet etti."

AA-30380291

Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü Jeoloji Etütleri Dairesi deprem araştırma ekibinde görevli Dr. Akın Kürçer, Kahramanmaraş da depremlerin 1939 yılı ve 1999 yılındaki afetlerle benzerliklerine dikkati çekerek, "Deprem sırasında maksimum 7 metre ortalama 3,5-4 metre Anadolu bloğunun güneydoğudaki Arap levhasına göre yer değiştirdiğini gördük."

thumbs_b_c_f65e67a08b191d58da01f353ca5d0ba5

MTA Genel Müdürlüğü Jeoloji Etütleri Dairesine bağlı deprem araştırma ekibi, "asrın felaketi"nden etkilenen illerden Gaziantep ve Hatay'daki deprem bölgelerinde, havadan ve karadan deprem yüzey kırığı haritama ve inceleme faaliyeti gerçekleştirdi.

Ekipte görevli Dr. Akın Kürçer, incelemenin ardından 6 Şubat'ta merkez üssü Kahramanmaraş'ın Pazarcık ilçesi olan 7,7 şiddetindeki depremin ardından hızlı bir şekilde çalışmalara başladıklarını söyledi.

Gazze'deki İsrail Saldırısında 107 Filistinli Öldü Gazze'deki İsrail Saldırısında 107 Filistinli Öldü

Elbistan da 7,6'lık sarsıntı sonrası çalışmalara güneyden başlamaya karar verdiklerini aktaran Kürçer, "Bir deprem olduğu zaman öncelikle sismoloji merkezlerinin fay tipini gösteren mekanizma çözümlerine bakarız. Ardından ilk birkaç saat içinde meydana gelen artçı şokların dağılımından nerelerin kırılmış olabileceğiyle ilgili bir değerlendirme yaparız. Buna göre, birinci depremde 315 kilometre uzunluğunda, ikinci depremde 177 kilometre uzunluğunda yüzey yırtılması meydana gelmiş olabileceğini değerlendirdik."

İkinci deprem, 17 Ağustos'tan daha büyük bir depremdir

Güneyden itibaren 250 kilometrelik bölümü adım adım gezdiklerini, havadan yerden haritaladıklarını bildiren Kürçer, ilk deprem için yaptıkları 315 kilometrelik yüzey yırtılması tespitinden emin olduklarını dile getirdi.

Yukarı kesimde yer alan 90 kilometreyi de bir hafta içinde tamamlamayı planladıklarını kaydeden Kürçer, şunları söyledi:

"İkinci deprem 17 Ağustos 1999 yılı Gölcük depreminden daha büyük bir depremdir. 17 Ağustos depreminin büyüklüğü 7,4'tür ve oluşturduğu yüzey kırığı uzunluğu 142,5 kilometredir. Elbistan depreminin büyüklüğü 7,6'dır ve oluşturduğu yüzey kırığı 170 kilometrenin üzerindedir. Türkiye 9 saat arayla 1939 yılındaki Erzincan ve 17 Ağustos Gölcük depremini üst üste yaşadı. Üstelik etki alanı onlardan çok daha geniş bir alana sirayet etti."

"Şu ana kadar Kahramanmaraş da depremlerle ilgili 150'ye yakın lokasyonda gözlemimiz oldu. Gözlemlerimizde, deprem esnasında maksimum 7 metre ortalama 3,5-4 metre Anadolu bloğunun güneydoğudaki Arap levhasına göre yer değiştirdiğini gördük" diyen Kürçer, bunun sadece 80 saniyede gerçekleştiğine dikkati çekti.

Bunun müthiş bir enerji olduğunu vurgulayan Kürçer, "Böyle bir enerjinin üzerine herhangi bir yapılaşma yaptığınız zaman, 7 kilometre yer kabuğunu kesip yüzeye gelen bir fayın üzerinde herhangi bir yapılaşmanın, mühendislik yapısının durması mümkün değildir."

Antakya fay zonu üzerinde baştan sona kadar 45 kilometre uzunluğunda faya yakın alanlarda uçtuklarını aktaran Kürçer, daha sonra karadan fayı dik kesen yollar ya da çizgisel yapılar üzerinde yer değiştirme ölçümleri yapabilecekleri lokasyonları belirlediklerini bildirdi.

Dr. Akın Kürçer, 26 lokasyonda Antakya fay zonunun tamamı boyunca çalışma yürüttüklerini belirtti.

Defne de 20 Şubat'ta 16 kilometre derinlikte yaşanan 6,4 depremin tipinin verev atımlı normal bir faylanma olduğuna işaret eden Kürçer, şöyle devam etti:

"Türkiye'de meydana gelen yüzey kırığı oluşturmuş depremlere baktığınız zaman, faylanma tipi ile yüzey kırığı oluşturup oluşturmadığı noktasında bir ilişki var. Eğitim atımlı normal faylar için bu değer 6'dır. Yani 6'dan daha küçük depremler yüzey yırtılması meydana getirmez. Doğrultu atımlı faylar için de 7 ve üzerinde depremler yüzey kırığı meydana getirebilir. Normal faylar için 1995 Dinar, 2003 Afyonkarahisar'ın Çay ilçesindeki depremleri örnek verebilirim. Doğrultu atımlı faylar için 7'nin üzerinde olan Türkiye'deki bütün depremleri örnek verebilirim."

Kürçer, Defne depreminin ardından arazide yaptıkları çalışmada, belirlenen 26 gözlem bölgesinin hiçbirinde yüzey deformasyonu gözlemlemedikleri bilgisini paylaştı.

Pazarcık ve Elbistan depremlerinden sonra bölgede diğer faylar üzerinde stres birikmiş olabileceğine dikkati çeken Kürçer, şunları söyledi:

"Antakya fay zonu da bunlardan biriydi. Antakya fay zonunun tamamı 45 kilometre uzunluğunda. Eğer bir fayın uzunluğunu ve faylanma tipini biliyorsanız kaç büyüklüğünde deprem potansiyeli olduğunu hesaplayabilirsiniz. Antakya fay zonunun son depremde tamamı kırılmış olsaydı 6,7 büyüklüğünde deprem üretme potansiyeli vardı. Bu yüzeyde yeni bir yüzey faylanması meydana getirecekti. Allah'tan sadece kuzey parçası 6,4 büyüklüğünde bir depremle kırıldı. Herhangi bir yüzey faylanması getirmedi. Bölge deprem açısından son derece duyarlı zamanlar yaşıyor. Bu zamanlarda halkımızın özellikle ilgili bakanlıklarımızın tavsiyelerine mutlaka dikkat etmeleri gerekiyor. Bu kapsamda mutlaka uyarıları dikkat almalılar."